Yumuşak bir inişi takiben dik bir uçurum sergisi, belleğin anlık değişimlerine odaklanıyor. “An”ın sanatsal üretim biçimiyle ilişkisini sorunsallaştırır. Anlık karşılaşmaların zihinde yarattığı değişikliğe göre tepki veren bireyin ifade yöntemlerini görünür kılar.

Bellek, en genel tanımıyla olayların, olguların ve nesnelerin görünür olmadığı zamanlarda, onlarla ilgili bilişin zihinde kodlanarak korunduğu yerdir.

Bu biliş, anlamlı olan ve örnek teşkil eden tüm bireysel etkinliklerinin varlığını belleğe aktarımı ile şekil almaya başlayan bir yapıdır. Bilgi ve deneyimlerin noktaları “an”ların varlığını çoğullaştırarak tanımsız görüntülere dönüşür. Belleğin kendisi bizi doğrulanabilir gerçeğe ya da sahici bir başlangıca doğru götürmektense ardıl bir temsile yaslanır.

Geçmiş, belleğin içinde saf ve yalın halde bulunmaz. Anımsama ediminin  konumu şimdide yer alır. Anımsama geçmişin kendisi değildir. Bu nedenle bir olayı yaşamak ile bir temsil içinde anımsamak arasında, geçmiş ve şimdinin arasında olduğu gibi ince bir yarıktan söz edilebilir. Bu belleğin canlılığını sağlayan şey açılan boşluktur.Kültürel ve sanatsal yaratıcılık bu boşluktan beslenir.

Anlık değişiklik, bireyin karşılaştığı durumlara göre verdiği tepkilerin bütünün bir kısmıdır. Refleks dediğimiz bu ani hareketler, bilinçsiz ve hızlı bir biçimde gerçekleşir. Bilinçsizdir çünkü hareket kararı beyinden değil, omurilikten gelir. Beynin işlevsizliği bireyin içinde olduğu an ile kurduğu bilinçsiz deneyimler sonrasında bilincin süzgecinden geçerek bir tanımlama ortaya çıkarıyor.

Günümüzde şehirleşmenin de yoğunlaşması ile birlikte kültürel ritüellerin uygulanamayışı tepkiselliği de anlık durumlara göre şekillendirmiştir. Sosyal medya ve yazılı medya üzerindeki bilgi akışının yoğunluğu bellekte dalgalanma yaratarak kaygan bir zemin oluşturduğu gibi, kişi kendi bakış açısına göre tepkiler vererek yaşamsal alanını koruma altına almaya çalışıyor.

Bellekteki kodlar enformasyon yoğunluğu nedeniyle zihnin bir noktasında durarak ihtiyaca göre kendini ortaya çıkarıyor. Kodların belirginliği bulunduğu konuma göre bireyde tepkisel bir durum oluşturuyor.

Ya da başka bir kodlama biçimi yaratabilir mi?

Yaşanılan şoklar bellekte bir anımsamaya yol açarak bir tepki ya da yeni bir dil oluşturur mu?

Ve bu dil nasıl bir yaşamsal alan oluştur ve oluşturulan yaşamsal alan sistemin dışında ne kadar yer alır? Ya da alabilir mi?

Yoksa günümüzde sürekli aktif hareketler bireyin belleğinde yer edinir ya da edinebilir mi?

Üretilen sanat yapıtları bir zaman dilimi içine yayıldıkları ve bir uzam içerisinde gerçekleştikleri zaman bellek nasıl aktive olur ve sonrasında nasıl bir ifade biçimine dönüşür ve şekillerin ve üretilen yapıttın kayıt edilme biçimleri neye göre gerçekleşleşir?

Günümüz üretim pratiklerinin kurgusal yapısı bireysel belleğin inşasının önünde bir engel niteliği olarak karşımıza çıkar mı?

Farklı zaman dilimlerinde anımsadığımız imgelerin anlık eylemlere dönüşmesi zamanın mekan ile ilişkisine dair yeni bir tanımlama ihtiyacı oluşturur mu?

Bu bağlamda sergi, bellekteki anlık hareketlerin bir araya gelip mekan içerisinde var  olması üzerine kurulur. Bireysel ve toplumsal anların birlikteliği, zamansal anlamda bir kronoloji izlemeden tercih edilir. Zamanın günümüzdeki akış biçiminin asimetrik ritminin yarattığı tepkiler sergide bir bellek oluşturacaktır.

-Mehmet Kahraman, Küratör

İndirmek için tıklayın