İllüzyonoskop

06.04 – 23.04.2017

Yaşam Hamlesinde Bulunanlar: İllüzyon Yaratan Medyalar Tasarlamak    

– Ebru Yetişkin, küratör

Görsel algı yanılsaması ve manipülasyonuna dayalı medya sanatı çalışmaları günümüzde sanal gerçeklik, hologram ve arttırılmış gerçekliğe odaklanıyor. Ancak başka bir bilgi : iktidar ve başka bir toplumsal hafıza tasarlayabilme peşindeki optik illüzyon araştırmalarının neredeyse 10.000 yıllık bir geçmişi bulunuyor.

1970’lerde İran’daki arkeolojik bir kazıda bulunan ve ancak 1999 yılında değeri görülebilen M.Ö. 8000’li yıllarda yapılmış bir seramik kâse, hareketli imgenin en eski buluntularından biri sayılıyor. Bu seramik kâse üzerine resmedilmiş ardışık dizinli ve birbirinden farklı hareketlerde bulunan 5 keçi figürü, kâse seramik milinde döndürüldüğünde, tek plandan oluşan bir animasyona dönüşüyor. Yaşam ağacına sıçrayarak bir tutam yaprak yemeye çalışan bir keçinin hareketli görüntüsünü aktaran bir medya olarak bu kâse, o dönemde ağaç üstündeki keçilerle temsil edilen tanrıça Murkum’u ilahlaştıran kadının, Bergson’un deyişiyle, yaşam hamlesini görülür kılan bir tasarım nesnesi oluşturuyor. Böylelikle bugüne kadar estetik bir obje olarak değerlendirilen bir tasarım nesnesine başka bir gerçeklik kazandırılarak aynı zamanda tasarım nesnesine başka bir bilgi: iktidar oluşturma, aktarma ve iletme gücü ekleniyor. İllüzyon yaratan tasarım nesneleri artık başka bir medya işlevi görür hale geliyor, başka bir araştırma kapsamı (scope) açığa çıkarıyor. Ya da tersten bir okuma yapacak olursak, bugün medya işlevi görmek, yanılsama oluşturan ve ancak bu yanılsama sayesinde hakikat üretebilen illüzyon tasarımına dayanıyor. 

Öte yandan bugün eseri tüketime hazır bir gösteri nesnesine dönüştürmeye eşlik eden popüler bir tekno-fetiş halinin, illüzyon yaratan hakim bir unsur olarak günümüz sanatına bulaşmış durumda olduğunu görüyoruz. Teknolojinin sanatsal üretim için yalnızca bir araç olduğu gerçeğini unutan ve unutturan tekno-fetişe dayalı bu medya sanatı çalışmaları, bir yandan görme biçimlerimizi hakim olana uyumlamaya çalışırken, bir yandan da günümüz sanatının deneysel yaratıcılığını ve tahayyül gücünü tüketiyor. Doruk Kumkumoğlu’nun görme duyusuyla ilgili buluntu objelerle gerçekleştirdiği “İşlevsiz Görüşler” çalışmasında ters yüz ettiği gibi tekno-fetiş odaklı bu tür medya sanatı çalışmaları, sanatsal açıdan hızlı tüketilebilir deneyimsellikler yaratan ancak bir o kadar da işlevsiz tasarımlara dönüşüyor. Bu çalışmaların eleştirel bakımdan dokunulmazlığı ise fotoğrafın getirdiği perspektifle düşünsel bir harekete kavuşturuluyor. İlerleme, kalkınma, büyüme, gelişme ve hep ötede vaat edilen bir cennet gibi disiplin altına alan ve denetim sağlayan modernist illüzyonları yeniden üretmeye aracılık edebilen bu çalışmalar, güncel sömürü ve iktidar ağlarına kapılıyor. Hatta bu tahakkümcü gerçekliği deneyimsel ortamlar yaratarak normalleştiriyor, doğallaştırıyor ve böylelikle sömürü ilişkilerini ve travmatik halleri yok sayarak onlarla birlikte hareket eden bir güncel iktidar b(ağ)ı haline geliyor. Bu esrime halini benimsemekte güç bulmaktansa, hiper-taktiksel ve minör bir kuvvetle bu ifade edilemeyen durumu yine günümüz sanatıyla açığa çıkarmak güncel bir yaşam hamlesi sayılmalı.

Deniz Derbent, Ufuk Barış Mutlu ve Doruk Kumkumoğlu “İllüzyonoskop” başlıklı bu sergide yanılsama yaratan hakim medya teknolojilerine odaklanmak yerine spekülatif ve alternatif medya tasarımları yapıyor.

“Fenakistiskop: İstanbul” adlı triptik çalışmalarında ışığın frekansını kodlayarak bir süreklilik illüzyonu yaratan Derbent ve Mutlu, İstanbul’un kentsel dönüşüm sürecindeki kısır döngü ve çıkar ilişkilerinin nasıl da mekanikleştiğini görülür kılıyor. Bu çalışma hafriyat, zaiyat ve inşaat b(ağ)larını kuran iş makinalarının, şirketlerin, sözleşmelerin, taşeronların, işçilerin ve sömürüye dayalı emek süreçlerinin, artık sıradanlaştığını, normalmiş ve sanki başka bir gerçeklik olasılığı mümkün olamazmış algısı yarattığını vurguluyor. Kentin tümüne yayılarak tekrar frekansı artan bu tahakkümcü o-hal, bu hipnotik efekt sayesinde görülmez hale gelebiliyor, dönüp duran bir çark haline gelen siyasi-ekonomik rant b(ağ)arını saklama ve aklama işlevi görüyor. Toplumsal gerçekliğin şiddetini tekdüzeleştiren ve gizleyen bu illüzyon tasarımına karşılık içeriği değiştirilebilen bir medya oynatıcısı tasarlayan sanatçılar, bu sürecin nasıl gerçekleştiğini izleme zorluğunu ters yüz ederek bir bilgi inşası yapıyor.

“Fenakistiskop: Lindenmayer” adlı çalışmalarında ise Kumkumoğlu ile işbirliği yapan Derbent ve Mutlu, kendi içinde çatallanarak çoğalan, düzensiz ve kaotik bir şekilde yayılan güncel toplumsallığa odaklanıyor. Çarpık kentleşmenin ve bununla birlikte gelişen tahakkümcü kalıpların sonsuza kadar sürecekmiş ve yaşam biçimini sabitleyerek sürekli belirleyebilecekmiş gibi bir algı yanılsaması yarattığına dikkat çeken sanatçılar, gerçekliğe dair bu algı manipülasyonu tasarımının, yıldırma ve bitkinleştirme tasarımıyla iç içe geçtiğini ve birbirinden ayırt edilemediğini vurguluyor.

Kumkumoğlu’nun darbe almış ve travmaya uğramış görme duyusunu mercek altına alan  “Lightless Eyes” başlıklı video çalışması ise sabitlenmiş görüşü benimseyenler arasındaki geçişlilik hızıyla akışkan ve çok-merkezli bir bilgi: iktidar imgesini görülür kılıyor. Bir göz hastanesinin veri tabanındaki 4000 adet göz görselini kullanan bu çalışma, güncel bir veri görselleştirme çalışması olarak değerlendirilmeli. Bir organizmanın içinde yaşamak zorunda olduğu koşullara uyum sağlama sürecinde koşullar değişken olmasına rağmen o organizmanın yaşamın biçimini benimsediği devinimsiz tahakküm kalıplarına dayanması mümkün değildir. Bitmek bilmeyen travmatik koşulları birbiri ardına tasarlamak ve darbelerle gerçeklik algısını yerinden ederek manipüle edilmiş bir görme biçimi kurgulamak koşuluyla otoritesini ve varlığını sürdüren iktidarın tahakkümcü değişmezliği ise bir algı yanılsamasından ibarettir. Bugün önemli olan, kendini tekrar eden bu mekanik ve dinamik tasarım modelini kavramak, hareketi nasıl yarattığını irdeleyebilmek ve bunu aktarmanın yollarını keşfetmektir.

Ancak bu koşulla ilk bakışta durağan bir fotoğraf izlenimi verenin barındırdığı hareketler ve tasarıma dair izler duyumsanabilir kılınabilir. Kumkumoğlu’nun medya jeolojisine dayanan “Kazı” adlı etkileşim enstalasyonu bu noktada bize bir alternatif “derin zaman” makinası sunuyor. İnsanın doğayla ilişkisine ve müdahale süreçlerine dair ek bir bilgi katmanını ortaya çıkarıyor. Sanatçı insanın patlayıcılar, kırıcılar ve kesiciler gibi iş makinalarıyla bıraktığı müdahale izlerini kayıt altına alarak süreci görsel ve işitsel bir yolla yeniden gözlemlenebilir hale sokuyor. Etkileşime geçen ile birlikte bir hafıza katmanı oluşturuyor. İzleyiciyi doğayla ve doğal olanla başka bir etkileşim kurmaya çağıran her bir nokta önceden belirlenmiş bir frekansta, o noktadaki çatlakların, izlerin ve parçalanmaların kaynağına dair akustik temsiller oluşturacak şekilde ses üretiyor.

İndirmek için tıklayın